15 Kasım 2010 Pazartesi

social network

dağılıyorum önce... parça parça her tarafa
dökülüyorum.
sonra senin kokun geliyo çok uzaklardan...beni tek tek toparlıyo bi araya. sallana sallana kırık taşlardan tekrar bir araya geliyorum. göçük altındayım yoklugunda.üşüyorum. hayatımda oldugun zamanlar bi senede bir elin parmaklarını geçmesede 2 senedir ben seni çok özlüyorum.senin kokunla beslendikçe ben daha bi farklı seviyorum seni. daha çok artıyo..2 sene önce bugün. ben sana bi kez sarıldım diye ağlamıştın. tutamamıştın gözyaşlarını mutlulugundan.
zaman...geçmesene.. geçmese. hayatımdan bi an seçsem..sadece bi an..
ne huzurla annemin saçlarımı okşadıgı an olurdu..
ne de birinci olup milli takıma girdiğim gün...
o an var ya.. elini yanagına yaslayıp deli divane eşliğinde bana baktığın an olurdu...
keşkelerle gecmezmis zaman. ama keske. keske o zamanda kalsaydık...
içim yanıyo. yüzüm buruşuyo. bi tane gözyaşı akıyo. sonra yine düzeliyo suratım.ağlamayı unutmuşum. acısı taze değil belki. evet 23 ay 3 gün gecmis... kanayan yaraların kabuk baglaması icin baya fazla bi zaman...ama ben mi kanatıyorum
yeniden yeniden yeniden kitapcım?
hayır.... sende bende suçluyuz bu oyunda.
bakmasaydın bana öyle güzel.kokun beni alıp götürmeseydi kafamda kurduğum sadece seninle benim yaşadığım adaya... icimde anlamsız bi sıkıntı var şuan.
dun aksam..sen ben. kokun. yine beraberdik modaya karşı...
"seni başrole koymak icin bi hikayeye gerek duymuyorum ben artık" dedin...tam 2 sene önce 3 saat sonra.....ajanda gibi oldu zihnim. kalbimi sarmaşıkların sardı.hepsi senin yuzunden....
bakmasaydın bana öyle guzel keske..............

14 Kasım 2010 Pazar

dramatik suratlar.

milyon kez ağlamak istedik.
sevmek istedik.
çoğul konuştuk çoğu zaman tek başımıza. ağladık durduk.duvarları yıktık.sevdik.duvarlara sürtündük. yıkmak yetmedi. atlamak kaçmak istedik. arada bir tuğlaları koyduk üstüste tekrar. domino taşları gibi dizdik özenle tek tek.en çok onları yıkmayı sevdik. kocaman bi tekme salladık kalpten taşların ortasına.. ne sevmeyi bildik ne de sevilmeyi. ağlamayı denedik tekrardan.. baktık ki yalandan gözyaşları akmış. yanakları bile yakmamış..en çok dokunmak kelimesini sevdik. dokunarak dizerken o taşları ben. sen gözlerinle sadece bana güç verdin...birazcık parlaması için o güneşte bana yeşillikleri çağrıştıran gözlerinin ellerim kanaya kanaya dizdim. sevdim önce biraz. sevilmek istedim. evet belki de sevildim. çaktırmadan sevildim.en çok ergen şarkılar dinlemeyi sevdim inşa ederken kalbimde kocaman gökdelen..tepesinde senin adın.kalp atıslarımda hissettim önce seni. sonra tüm ruhumda. sonra zihnimde.damarlarımın icinde hecelendi adın. sadece senin olmak dinlerken sadece senin olamayışımın acısını çektim her noktamda. çivi çiviyi söker demişler,halt etmişler.bazen öyle bi çakılır kalır ki kalbine. değmese bile ona çıkarıp atamazsın.bencilliğimle özlemim karışıp bu sefer canımı yakmadı. bi dilek ağacı buldum. bomboş sadece bana ait.seninle ilgili tüm dileklerimi astım ben oraya..koptu gitti.
Çağan...
sonu yok.
olmicakta hic bi zaman.
anlık mutluluklar komasına girip cıkıp o bi zamanlar içimde ölümsüz kıldığın kelebekleri besleyip kandırıcam. varmışsın gibi.... sanki hiç gitmemişsin gibi............

11 Kasım 2010 Perşembe

ben yazarken sen markete git bana bi sigara kap gel

sanırım geçmişte yaşayan bir insan için tanım yapılırsa ben anlatılmalıyım.uzaklardayım hala. o kadar geçmişteyim ki. 2 sene öncesinin kıyafetlerini vermeye bile kıyamıyorum.artık senin hakkında yazmak değil. senin yanında olmak istiyorum. banane ya. neyse takıl hadi bye

1 Ekim 2010 Cuma

hiç bişeyin tadı kalmamış dostum.

her şey daha güzelmiş önceden.çok önceden.baya önceden...zaman geçtikçe rahatlaşırken bozuluyo dengeler. sensiz.sizsiz. sen gereksizdin benim cümlemde. özne bile olabiliceğin bi niteliğin yok aslında. minicik burnun. kusursuz suratın.bebek tenin çok gereksiz. i want you açıp benimle dans etmen çok gereksiz.beni özlediğini söylemen çok gereksiz.kolumu ısırman çok gereksiz.sarılman öpmen çok gereksiz. sadece beni özlediğini söylemen çok gereksiz. uyumadan önce ben ilk defa uyuicaz dediğimde seninde bende tam bunu düşünüyodum demen çok gereksiz.sabah modada kahvaltı sözü verip sabah bunu hatırlamaman çok gereksiz!

en gerekli şey hayatımdan siktirip gitmen! özellikle kafamdan. ve bi parçada olsa kalbimden!

24 Eylül 2010 Cuma

dünya kadar gereksiz.

çok ironik değil mi?
şarkılara bakınıp durdum. hiç biri uymadı ruh halime.
o an düşündüm ki kimse şuan hissettiğim duyguyu hissetmemiş.
sonra ortaçgilde karar kıldım.ikimizde severiz ortaçgili.
ikimiz yani ben ve ben. iki farklı ben. belki 15 gün sonra doğsaydım daha mı parlak bakardım aynalar ardından dünyaya.
değişkenliğimin nedenini çözmeye calıstım.
biraz türev ve integral gerekti.
bilirsin matematiğe kafam hiç basmadı. uğraşamadım.çözemedim yırttım attım.
elllerim tutmuyo. kafam basmıyo..kalbim almıyo. dudaklarım istemiyo. ruhum sıkılgan...
benim kalbim bu bedene fazla sanki. beynimde az..
gözyaşlarımdan boğuldu bedenim. ağlasak.aldansak.inanmış gibi yapsak.saklansak duvarlar ardına.bulurlar mı bizi yinede...
en derinde saklansak. renklerin arasında kaybolsak sonra tek başımıza. birer rüya gibi olsak.
uyanınca zor hatırlansak.

6 Eylül 2010 Pazartesi

blood like lemonade.

kendimi rüzgara doğru bıraktıkça yenileneceğimi düşündükçe,yenilemeyeceğimi düşündükçe daha çok kırılan oldum.
dingin olmak gerekli dedim durdum. olmadım. oldum. arada kaldım.
sen bilir misin arada kalmak ne demek? araf gibi sanki. bazen toprak parçaları atılır üstüne. güneşi görürken tam tepede. içinden ölmüşsündür. kimseye söylemeden. kendi kendine "öldüm" demişsindir.sonra rüyalar... kuyudan çıkmaya çalışır gibi. uyanmaya calışırsın tüm gücünle bağırırsın. sesin çıkmaz.
bi şarkı açarsın. sonrada bi sigara yakarsın. evindesindir.ev..oraya ait misin bilmeden oturur. evimdeyim dersin. her şey daha berrak. daha saf. günahsız. tüm masumiyetinle uzanırsın tüm hayal kırıklıkların,mutlulukların,eğlencelerin,aşk acıların sonrası her gece uzandığın yere. baktığın duvar en tanıdık duvardır hayatında gördüğün. gördüğün ışık belki güneşten daha dosttur sana. bi yudum alırsın sonra. bi gözyaşı dökülür gözlerinden.noktalama işaretleri kadar çok seversin. geçmişini düşünür geleceğinle bağdaştırırsın. bazen her şey o kadar saçma gelir ki. tek bi atışta koşup kaçmak istersin..nereye gidiceğini bilmeden. daha iyidir belki diye düşünürsün. suanki durumumdan her yer daha iyidir dersin. kaçan dönmedi! bilen yok! belirsizlikleri sevmediğinden notalarla dalarsın uykuya hallelujah diye çıldırdıkça piyano. bi şarkı geçip gider tam karşıdan. iyi ki calmadı dersin sonra çalmasını çok isteyerek. kendinle çelişir hep aynı noktada bulursun kendini.kafanda christopher mccandlessla sohbet edersin biraz.
güzelsindir. her şeye ragmen güzelsindir.

29 Ağustos 2010 Pazar

hep aynı.

nefret ediyorum bu evde olmaktan. lütfen ya bi mucize olsun ve siktirip gidebiliyim!

12 Ağustos 2010 Perşembe

my head,it spins...

kalıplara girmekten sıkılmadık mı?
seninle ben.
sizinle ben. kalıplardan nefret etmez miydik önceden?
yoksa zaman değiştikçe bizimde beyinlerimiz jöle kıvamına mı geldi.
sağa sola mı sallandı?
biriyle daha ugrasmaya mecalim var mı?
bence yok...
ama bi diğeri diyo ki içimden. var işte. inansana..
ama sonra diğeri susturucuyu takıyo tam ucuna... çat! bi tane sıkıyo.
gerek var mı diye bi soru dönenip duruyo başımın etrafında.. sonra üflüyorum soru işaretine dogru lanet ciğerlerimde kalmıs son havayla. sağa sola sallanıyo
ama sonra yok oluyo. başarıyorum kazanıyorum.
haklı savaşımdan galip çıkıyorum. sonra bi tane daha düşünce atıyo yolumun ortasına zihnim.
sonra güvenimi bu kadar kim kırdı diye düşünüp. kıran insanların isimlerini geciriyorum.. kafamdan..içimden söylüyorum tek tek. kusar gibi heceleyerek. sonra hepsine bildiğim tüm küfürleri ediyorum. rahatladıgımı sanıyorum.
diyorum ki onlara!
OROSPU COCUKLARI!
sonra düşünüyorumda annelerinin bi suçu yoktu. tüm suç babalarında.
keşke korunsalarmış diyorum. bu da cok banal bi söylem oluyo sonra. babalarınında bi suçu yok sadece anın tadını cıkarıyolardı...
belki istemeden kaza kurşunu tek atışta çat!
belkide cok sarhoştu diyorum. ailelerine sövmekten vazgeçiyorum.
ruhlarına sövüyorum. ruhları var mı ki??
zihinlerindeki örümcek ağlarını temizlemek zor mudur diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi.
ruhsuz piçler diyorum... o son Ç harfi çıkarken ağzımdan tükürüklerim ekrana yapışıyo. sonra içlerine bakıyorum çaresizce kendimi görüyorum yansımadan.
onların icindeki kadar gerçek oldugumu düşünüyorum..
asıl gerçeklik ne ki?
kimse cevap veremez buna. verse bile bana uymaz
ters gelir
bunu anladın mı sen?
hiç sanmıyorum.
Sonra bağırıyorum. çığlık çığlığa. son gücümle.. sessiz bi şekilde. yok kimse rahatsız olmasın.
sonra pankreasım kızıyo bana! biraz sessiz ol. şurda çalışıyoruz diyo. o benim aslında ama onu bile rahatsız etmişim. tüm organlarımı rahatsız ediyorum bi süreliğine..
terk etmek. terk edilmek. her anlamda.
hoş bi duygu. ben bu gece. tam şuanda.
şu saniye içinde duygularımı terkettim.
mutlular... bana yalvarmıyolar. biraz dinlenmeye ihtiyacları vardı nede olsa.
e tabi onlarda gerildi uzuun zamandır.
bende bi köprü kurdum kafamın tam içinde. sağdan soğa...tam ortadayım.
ama ben beceremem. yıkar dökülür kırılır.
ah be dedim yine!
RUHSUZ PİÇLER!
aman ne büyük gün!
isyan etmek suç oldu biliyo musun?
idama kadar yolu var artık...

melaba! ben cam kırıklarının üstünde yürüyüp hiç bi yerini kesmeyen kadınım bu aksam.
sen kimsin?

2 Ağustos 2010 Pazartesi

yine mi 3 saat!

bazı şeylerin değerini hep kaybettiğimde anlıyorum diye düşünürken aslında pekte öyle değil. yanyanayken dokunduğum her cm2yi düşünürüm. kokladığım koku. yanındayken aldığım her nefes lezettli olur. kendimce oyunlar yazarım kafamdan. oynarım. gelsene.geri gelsene. olur mu? yada ben geliyim. hemen bi banka soyarım.kafama kaçık çoraplarımdan birini geçiririm. kusura bakma sevgilim sağlam bi tane bile külotlu corabım yok. hepsi kaçtı. oje sürdüm bazen. french yaptım çoraplarıma... bonnie and clyde fısıldayarak serge ve ben bankayı soyarız bu gece. bi helikoptere atlar gelirim. ama kusura bakma geldiğimde biraz keyifsiz olabilirim. bilirsin işte 3 saati çekmek helikopterde pek hoş olmaz.mantı getiririm sana. yada getirmem. gelir gelmez kendim açarım. bi yandan sarımsaklı yogurdu hazırlarım. sosta yaparım üstüne. afiyetle yeriz. sonra kürdan veririm. belki burnunu silmek istersen bide peçete.sen o yarım türkçenle yine söylersin. tişekkür idirim askiim.. şuan her saniye uzaklaştığının farkında mısın? durdur o uçağı. in yere. ben tam oraya geliyorum.
yarın tekrar görüşücekmişiz gibi dedin. gibi. dimi..benim tenimden senin tenine geçmiş bi bez parçası. parlak parlak. senin toksinlerine birleşmiş..niye gittin ki? kalsaydın ya yanımda. ben saklardım seni. biliyo musun mon amour gülümsüyorum. hemde o kadar içten ki anlatamam... ama gözlerimden yaşlar akıyo bi yandan.
televizyonda recep ivediği bilmeden gülen. fenerbahce formasıyla tam bi türk erkeğim oldun.
ben nerde kaldım biliyo musun. dün adadan dönerken rüzgarla birlikte kollarının arasında uyuyakalmısım ya. orda kaldım.camsız gözlüklerin gözümde.i want to break free söylemek istiyorum yine seninle karanlıkta.. ufak ufak tartışmak istedim tekrar arada sırada takılıp bizi sinir eden ingilizcemizle. sonra türkçe evlenme teklifi etmeyi özledim sana. daha saatler oldu ama özledim biliyo musun...putain!
sen saçlarımla oynarken saatlerce kendi dilimde duygularımdan bahsetmeyi özledim. hic bi sey anlamamanı o kadar sevdim ki. connah la fransızca konusurken sen fransız kalmayı özledim.

mavi corvette ve 4L olarak balansı bulmalıyız. honda iyidir.triptonik vites tercihim olur.bi süre d de gideriz.arada R ye takar eski günleri anarız. canımız sıkılınca manuele geçer 1,2,3,4,5allah ne verdiyse basar gideriz. debriyaja ben basarım hızlıca. sen yavasca frene dokunursun yaşlı adamım.sonra ben debriyajdan yavasca ayagımı kaldırırken sen dokunursun gaza naif bi sekilde. minik gözlerin gibi. yokuşlar gelir bazen önümüze. o zaman kontrolü sen alırsın. tecrübe gerek hayat sürüşümüzde..yokuşlardan birlikte ineriz..

seni özledim adamım. 12 saat içinde özledim. le festin de f.

11 Temmuz 2010 Pazar

who knows? who cares?

sana söyleyeceklerim var...
hayır sana değil...kendime.
nasılsın bugünlerde.güzel mi her şey?. yaz da geldi mutlu olman gerek. mutlu musun...yoksa şüpheler mi var kafanda? belki biraz korkular. ahlaksız korkulardan hani. beynini saran,kemiren korkular...bence bu sıralar daha aydınlık bazı şeyler senin için.ama yatağına yattığında dört dönmene sebep oluyolar bazen. söyle onlara olmasınlar. yormasınlar seni..ben istanbulun yağmurundan uzağım. peki ya sen? sende uzak mısın... akdenizdesindir belki benim gibi. burda mısın?? çocuk çığlıkları yükseliyo mu her yandan. hayır korkma kesinlikle içinden yükselmiyolar. etraftan geliyo...kötü rüyalardan etkileniyo musun bugünlerde?
etkilenme.... sadece rüya...

evet. bazı sıkıntılarım var bugünlerde.uyurken korkuyorum bazen. rahatsız edici düşünceler dönüyo başımın üstünde bebeklerin yataklarında o dönen oyuncaklar gibi..ışıklılar kimi zaman duvara yansıyolar. bende biraz mısır patlatıp onları izliyorum.çocuk sesleri var her yanda çığlık çığlığa neyse ki havuzun etrafından geliyolar.bende o zamanları kendi kafamdaki sesleri değil de rufus wainwright dinleyerek geçiriyorum.ne tesadüf ki bende akdenizdeyim..uzakta. istanbulun kaosundan. ama özledim...

bazen diyorum ki kendi kendime. tüm yaşadığım pişmanlıklar kafamda dönüp dursa sonra gözlerimi açsam ve ohh be rüyaymış desem...

30 Haziran 2010 Çarşamba

sayılı gün çabuk geç...

ne kadar farklı basladı her sey... cok alakasız cok tesadüf bi sekilde.... önce dedik ki 3 fucking hours... sonra gerçekleşmeye basladı tek tek.. hayal kurdum. ilk gun ellerim titredi...o zamandan belliymiş. cok ergen hayallerim var. ama olmalı bu sefer bu olmalı. hadi gel artık. dokun burnuma.. bende sana guzel yemekler pişiriyim...teddy bear...hot degree... puke. losing ground.out of control.. sensitive change. fire underskin. bunların hepsine tik atarsak eğer bu iş olmuştur!!! dileklerim gerçekleşsin:)

20 Haziran 2010 Pazar

onun bi suçu yoktu.sadece burdan geçiyordu...

küçük bi balkonda denize karşı... karanlıkken bile aydınlıktı küçükken çok değil günler önce küçükken. sonra karardı bi anda... her şey iki kelime. tek hareket. tüm düşünceler sürüklenip rüzgarla birlikte. tüm sözler,tüm hareketler...hepsi birbirini toparlayarak büyüdü ve bi pislik halini aldı.. yaşananlar hiç bi zaman unutulmaz.. bi yerde okumustum. insanlar ona neler söylediğinizi unutabilir... neler söylediğinizi unutabilir ama nasıl hissettirdiğinizi asla unutamazlar...mış.. çok doğruymuş. içimde bi çamur öbeği oluştu... kusmak istesem o çamurları kusmaktan korkarım hep... güvenirsin önce. kendi kafanda. hayalinde. kendi ütopyanda güvenirsin insanlara. seversin bazen. saçlarını seversin.yüzünü seversin. aşık gibi seversin. cok sevgi dolu bakarsın. çocugun gibi seversin. sonrası hep aydınlık dersin. ama olmaz. her guzel seyin bi sonu var klişesi oturur baş köşeye. kendi içinden çıkarsın. kendine bakarsın tam karşına oturur duygularını küçük bi çantaya kaldırır en dip köşeye koyarsın. bi kaç sıkı düğüm sonrası duygularına düşünmeye başlarsın. çok uğraşmamışsındır duygularını cıkarmak icin.. düşünürsün düşünürsün. sonra farkedersin ki ne çok hata olmuş. olmayada devam etmiş..çirkinleşir her şey... çirkefleşir... düşünmeden çıkar kelimeler. hatalar hatalar hatalar.. ardıardına devam eder.. sonra kafanda bi anı seçersin... oraya gidersin bi kaç saniyeliğine.. öyle uzun sürmez he.. bi anda orda olur gelirsin ama kurar kurar bakarsın nolmuş nası olmuş... sonra bi bakarsın ki.. hafif bi yutkunuş ve boşluk.... herkes birbirine ne yapıyo yapıyosa.. hep düşündüğüm bu. herkes uyumak için yatagına girdiğinde ne kadar masum olur... riya yok.saçma hareketler yok... en saf haliyle bi gün kendini toprağa teslim ediceği haliyle sığınır inandıklarına. yanında biri varsa ona sokulur.. yastığına. yada yalnızlığına.. o zaman bi soru sorarsın ki kendine aldığın cevap tüm hırslarının kibirlerinin cevabıdır.. uğraşmaya ne gerek var dersin. isyan etmezsin. uyumak istersin... değerli oldugunu dusundukce daha fazla parlaklaşır her şey....
bazen ağlarsın sınırını bilmeden. bayılana kadar. ama bayılmazsın sonra sakinleşirsin sonra bi daha gelir kriz.. o kadar çok hayal kurarsınki. kurmadığını düşünürken bile beynin işler. tik tak tik tak...
korkmak istemiyorum... kucukken daha saftı her şey... şakalar.. korkarak ağlamalarımız. ettiğimiz küfürler bile her sey daha masum. noldu işte giderek sahteleşti sevgiler.
inançlar yıkıldı. yanlıs tercihler yapıldı... dokunmayın bana.lütfen kimse dokunmasın. saçlarıma yüzüme. ben kendimi sevicem artık en çok kendimi. çünkü çaresiz hissettiğim zamanlanların sayısı saç tellerimden fazlalaştı. bu kadarı fazlaaaaaaaaaaaaaa.........





bu gece dünyanın yerinden çıkan çivisini geri çakıyorum... yerinden oynatanın ağzına yılan girsin.

27 Şubat 2010 Cumartesi

katilim olmadan git...

kendimi kötü hissediyorum evet. içimde ne fırtınalar kopuyo bazen,yazamıyorum. ben cok hata yapıyorum. ve hatalarımdan da ders almayı gerçekten hiç bilmiyorum. uzaklaşmak istiyorum en sevdiğim şeylerden. suan hayatımdaki her seyden. uzaklasmak istiyorum. yanıma 3 şey alma hakkım olmadan ıssız bi adaya düşmek istiyorum.ben herkese göre yanlış bi seçimim. herkese karşı böyle. bi mindere oturup havalanmak istiyorum bazen... dünyadan çıkmak,yıldızlar arasında nefes alabilmek. bazen öyle bi an hayal ediyorumki tüm vücudumu parça parça kesiyolar. canımın acısı yok. sadece ruhum arınıyo..arada sırada ruhumu çıkarsam,atsam çamaşır makinesine.. yıkansa 39dklık hızlı programda o sırada ben boşluğa baksam sadece hiç bişey düşünmeden.. usulca yaklaşsa bedenime ruhum.. girse içine.. cebimde çok param olsa bi uçağa atlayıp gitsem yanıma hiç bişey almadan. burdan uzağa. gerçekten kimsenin beni tanımadğı tripleri var ya oraya gidicem. tanımadıkları bi yere. elimde bi bira,cok sarhos olmadan daha kafam iyiken cake i will survive eşliğinde dans etsem. ama bu şarkı çalarken kimseyi düşünmesem. boşluk olsa kafamda..sadece kendim için hayatta kalsam.. saçlarım pis olsa,sıfır makyaj ,gözlerimin altında mor halkalarla hepimiz dans etsek.. üstümde yırtık bi deri ceket,pisim gerçekten.. tam karşıdan bi gerard butler gelse kaslı kollarıyla kucağına alsa beni,tabi bi 5 kilo daha zayıf olmalıyım o sırada..ben şarkıyı söylemeye calısırken öpse,adını öğrenmesem.. güzel olsa kusana kadar içsem sonra üstüne kussam.. sonra utanmadan çıksam gitsem... evet bu şuan olsa süper olur. sonra tanımadğım bi adamla direk evlensem mükemmel bi balayı sonrası terkedip gitsem.. bi anda tüm sokaklarda morcheeba enjoy the ride çalmaya başlasa. benim klibim olsa o hayat. herkes benim için varolsa.. sonra bağırsam.. stop chasing shadows just enjoy the ride!

15 Ocak 2010 Cuma

mühim değil.

sıkılgan bi kuş gibi konduk ağaçtan ağaca önce. tuttuk ellerimizden. öptük öpüştük. garip tatlardı bizim için.yanyanayken önce aklımız baska yerlerde.. sen öperken gıdıklanırken ben. dedim ki ne cok benziyosun ona o an. sonra baktım gözlerinin içine. ı ıh o sen olamazsın. ama ona bakar gibi baktım bazen. bazen cok yalan söyleyip sıkıntı çektim. güldüm.eğlendim. küfretmek istedim. edemedim. hanımkızımız. sonra bi şarkı çaldı cok uzaklardan. mutfaktayken ben. görmüş dosyayı. gördü dedim içimden. ne düşündüğünü umursamadan.. şarkının mırıltılarıyla kayboldum cikolatadan hayaller arasında. sonra ne cok sorunlu oldugumu düşündüm. hadi git dedim,bugünlük bize ayrılan süre sona erdi. sen gitmek istemedin. sana sarılırken düşündüm ki gitmemeliydin. ama bi yandan gitmeliydin. cok farklıydın herkesten..ne çok sorunluyum dedim yine içimden. haketmediğimi düşündüm. her şeye yetmeye calısırken hayatta bi kendime yetemiyomuşum bunu anladım..içimde gezinen 18,600 tane insan var sanki farklı ben hepsi bugün farklı bi tanesiyle tanıstım. ne yapmalıyım bilmeden. bi kaç duble rakı bence gerisi gelir....

9 Ocak 2010 Cumartesi

çok eskiydi eskiden...

bi kaç parça mutluluk var gökyüzünde artık. sanırım cok sey istedik hayattan seninle birlikte. ne çok sey . ne cok hayal. 70 yasında bi emekli gibi oturmus salaklaşıyorum.