6 Eylül 2010 Pazartesi

blood like lemonade.

kendimi rüzgara doğru bıraktıkça yenileneceğimi düşündükçe,yenilemeyeceğimi düşündükçe daha çok kırılan oldum.
dingin olmak gerekli dedim durdum. olmadım. oldum. arada kaldım.
sen bilir misin arada kalmak ne demek? araf gibi sanki. bazen toprak parçaları atılır üstüne. güneşi görürken tam tepede. içinden ölmüşsündür. kimseye söylemeden. kendi kendine "öldüm" demişsindir.sonra rüyalar... kuyudan çıkmaya çalışır gibi. uyanmaya calışırsın tüm gücünle bağırırsın. sesin çıkmaz.
bi şarkı açarsın. sonrada bi sigara yakarsın. evindesindir.ev..oraya ait misin bilmeden oturur. evimdeyim dersin. her şey daha berrak. daha saf. günahsız. tüm masumiyetinle uzanırsın tüm hayal kırıklıkların,mutlulukların,eğlencelerin,aşk acıların sonrası her gece uzandığın yere. baktığın duvar en tanıdık duvardır hayatında gördüğün. gördüğün ışık belki güneşten daha dosttur sana. bi yudum alırsın sonra. bi gözyaşı dökülür gözlerinden.noktalama işaretleri kadar çok seversin. geçmişini düşünür geleceğinle bağdaştırırsın. bazen her şey o kadar saçma gelir ki. tek bi atışta koşup kaçmak istersin..nereye gidiceğini bilmeden. daha iyidir belki diye düşünürsün. suanki durumumdan her yer daha iyidir dersin. kaçan dönmedi! bilen yok! belirsizlikleri sevmediğinden notalarla dalarsın uykuya hallelujah diye çıldırdıkça piyano. bi şarkı geçip gider tam karşıdan. iyi ki calmadı dersin sonra çalmasını çok isteyerek. kendinle çelişir hep aynı noktada bulursun kendini.kafanda christopher mccandlessla sohbet edersin biraz.
güzelsindir. her şeye ragmen güzelsindir.

Hiç yorum yok: